Düşünün ki, tüm dünya tarihi hakkında okuyarak
ve izleyerek öğrendiğiniz her şeye, bir de kendi
gözünüzle birebir şahit olacaksınız, hem de ücretsiz. Adı her ne kadar Britanya
Müzesi olsa da içerisinde Mısır’dan getirilmiş canlı mumyalar, gılgamış
tabletlerinden artemis tapınağına kadar dünyanın birçok yerinden binlerce
tarihi eser barındırıyor.
Aslında bu müzede insanlığın hikayesini
buluyorsunuz ve bu dünya insanlığı hikayelerine hakkını vererek gezmek isterseniz günlerinizi ayırmanız
gerekiyor.
Genel Bakış
British Müzesi İngiltere’nin en büyük ve en
özel müzesi olma ünvanına sahip. Russell square’da, Great Russel Street adlı
sokakta, ücretsiz olarak hizmet vermekte olan bu müzede tüm dünya tarihinin
özetine gözlerinizle şahit oluyorsunuz.
Öncelikle müze girişinde sizi güvenlikler
karşılıyor, yoğun bir güvenlik aramasından geçtikten sonra müzenin bahçesine
varıyorsunuz. Bahçede müzeye ait bir kafe mevcut, burada sıcak-soğuk içecek ve
aperatif bulma şansınız var, ama karnınız açsa müzenin içerisinde lüks
sayılabilecek bir restorantı da var.
Müzeyi hafta içi ziyaret etmemize rağmen bir
hayli kalabalıktı. En fazla ziyareti okullardan aldığı aşikar, etrafınızda grup
halinde dolaşan miniklerin meraklı bakışlarını görünce ister istemez mutlu
oluyorsunuz.
Müzenin en ünlü yapıtları arasında, bizim
kendi toprağımız Bodrum’da bulunan ve antik çağlarda dünyanın yedi harikasından
biri olarak kabul edilen Kral Mausolos’un mezarına ait kabartmalar, heykeller
ve bazı mimari parçalar bulunuyor. Bu anıtın bir parçası da Türkiye’de kalmayı
başarmış ve Bodrum’daki Mozole Müzesinde sergileniyor. Diğer ünlü yapıtları
ise, Mısır hiyerogliflerinin Reşit Taşı, Asurbanıpal'ın Ninova'daki sarayından
gelme Asur kabartmaları, Sutton Hoo Gemi Mezarlığı, tunç ve fil dişinden Afrika
heykelcikleri olduğu söylenebilir.
Ayrıca müzede, Amithabba budasını, mumyalanmış
insan, kedi ve bir çok farklı hayvanı, Mildenhall hazinesini, Fundalıktaki Koç
heykelini, Portland’daki vazoyu, Parthenon Heykellerini gorebilirsiniz.
Bazı bölümlerde eserlerin yerinde küçük notlar
mevcut, notlarda eserin kısa süreliğine bir okulun dersine konuk olduğu
yazıyor.
Müzenin Bölümleri
Müzedeki koleksiyonlar 4 ana bölümde
toplanıyor, böylece birçok çeşitteki eserin düzenli olarak sergilenmesi içeride
gezerken büyük kolaylık sağlıyor. Antik Çağ yapıtları, Sikkeler-Madalyalar,
Baskılar-Çizimler ve Etnografi
bölümlerinden oluşuyor. Antik çağ bölümü de kendi içinde Mısır, Batı Asya,
Antik Yunan ve Antik Roma, Tarih öncesi İngiltere, Ortaçağ ve Doğu
yapıtlarından oluşan ayrı ayrı koleksiyonları barındırıyor.
Müzenin giriş katında ziyaretçileri kitap ve
koleksiyon mağazaları karşılıyor. Bu müzedeki koleksiyon mağazasını
diğerlerinden ayıran bir nokta da, içerideki eserlerden özel koleksiyonlar
hazırlanması ve belirli zaman aralıklarıyla bu koleksiyonların yenilenmesi.
Usb, kalemlik, biblo, çanta aklınıza ne geliyorsa koleksiyonda mevcut.
Müzenin ilgi çeken bölümlerinden biri Sıkkeler
ve Madalyalar bölümü, bu alanda eski madeni paralar sergileniyor. Çeşitli
boyutlar ve şekillerdeki paraları inceleyip günümüzün paraları ile kıyaslama
yapabilirsiniz.
Diğer ilgi çeken bölüm ise, Antik Mısır dönemindeki
mumyalar, burada bir çok insan ve hayvan mumyası görmeniz mümkün.
Eski Mısırlılar güneşin kedilerin gözlerinden
doğup battığına inanırlarmış, zamanla tanrılaştırdıkları bu sevimli hayvanları
öldürmenin cezası da idammış ve durum böyle olunca ölümden sonraki yaşama ölen
kedilerin vücutlarının da bozulmadan saklanması için mumyalamaya başlamışlar.
Rosetta Taşı 200 yıldır bu müzede sergileniyor
ve tüm Mısır koleksiyonu içinde en fazla ziyaret edilen eserlerden biri.
Rosetta taşı, Mısır'da kale yapımındaki bir kazı sırasında rastlantı eseri bir
Fransız askeri tarafından bulunmuş, belli başlı üç Mısır tapınağına gönderilmek
amacıyla ve üç dilde yazılmış. Bu diller: Demotik (Mısır'da halkın kullandığı
dil), Hiyeroglif ve Antik Yunancadır. Böylece Mısır halkı ile Mısır asilleri ve
Yunanlar bu antlaşmayı rahatlıkla okuyabilmişlerdir. Yüzyıllar boyunca
çözülemeyen hiyeroglif, Napolyon'un 1798 yılındaki seferi ile bulunan bu taşın
yardımıyla çözülmüştür. Ağırlığı 760 kg dan daha fazla olan bu taş granit ya da
siyah bazalttan yapılmıştır.
Eski Mısır’da cenin pozisyonunda gömülen ve
şuanda British Müzesinde sergilenen ‘doğal mumya’ arkeolojik buluntular
arasında en çok dikkat çekenler arasında çünkü hala saçları duruyor ve vücudu
çokta deforme olmamış durumda. Bilim adamları buna şu şekilde açıklık
getiriyor, bozulmaması için derisine veya deri altı bölümlerine o dönemki uzmanlar
tarafından hiçbir kimyasal maddenin sürülmediğini, bütün iç organlarının kendi
doğal yoluyla kuruyarak yerli yerinde olduğunu belirtirken bunun iklim
koşullarının uygun olduğu her bölgede gerçekleşebileceği bilgisini veriyorlar.
Peki nedir bu iklim koşulları derseniz şöyle ki, yeni ölmüş birini fazla vakit
kaybetmeden kuru çöl kumlarında açılmış bir mezara yerleştirip aynı kumlarla
sıkıca kapatıyorlar ve böylece vücuttaki sıvılar yüksek sıcaklıkla buharlaşıyor
ve ceset bir tür fosile dönüşüyor. Benzer doğal mumyalara Mısır’ın birçok çöllük
bölgesinde rastalamanın mümkün olmasının yanı sıra Peru’nun Nazca ovasında da
rastlaniyormuş.
İlk saatler kaybolarak, ne nerede diye müzenin planını anlamaya
çalışarak geçiyor, onun için acele etmeyeeğiniz bir günü tercih edin.
Müzenin tamamını anlatmak maalesefki mümkün
değil, sayısız eser ve her eserin farklı hikayesi var, iyi bir kahvaltı yapın
ve erkenden müzeye gidin, gitmeden belki küçük çaplı bir araştırma yapıp
ilginizi çeken bölümlerin notunu alıp öncelikle onları gezerek
başlayabilirsiniz bu serüvene.
Tarihi Bilgiler
Antik Çağ yapıtları ve etnografya
koleksiyonlarını barındıran British Müzesi, hekim ve doğabilimci olarak bilinen
Hans Sloane’un vefatının ardından biriktirmiş olduğu kitaplar, doğa tarihi
nesneleri ve el yazması koleksiyonunun hükümet tarafından koruma altına almak
amacıyla, bir binaya ihtiyaç duyuluyor ve bu vesileyle 1753 yılında kuruluyor.
Sonrasında, bu koleksiyona İngiltere
kontlarının bırakmış olduğu bazı miraslar ekleniyor ve Büyük Britanya Kralı II.
George’un krallık kütüphanesini armağan etmesiyle, 1759 yılında Bloomsbury'deki
Montagu House'da halka açılıyor.
19. yüzyıl itibarı ile arkeolojiye ilgi
artınca, British Müzesi dünyadan tarihi eserleri satın almaya başlıyor ve bunun
yanı sıra bazı ülkelerden eserler armağan ediliyor. Müze bir süre sonra Antik
Çağ ile ilgili inanılmaz değerli yapıtlara sahip oluyor. III. George’un
kütüphanesinin de koleksiyona katılmasıyla yer sıkıntısı yaşanmaya başlanıyor
ve bazı eserler farklı binalara taşınarak sergilenmeye devam ediyor.
Birçok kişi tarafından, müzedeki eserlerin
çalıntı olduğu konuşulsa da, bunların dünya mirası olduğunu düşünürsek, hepimizin
sahip çıkması gerekiyor. insanlık için
koruma altına alınmış bu eserler ücretsiz olarak sergileniyor, tabi her ne
kadar insanların görmek için yollarının İngiltere’ye düşmesi gerekse de.
Nasıl Gidilir?
Metro
Northen Line ile Tottenham Court Road ya da
Piccadilly Line ile Holborn istasyonunda inerek British Musuem’a
ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki otobüs hatlarını kullanarak British
Musuem’a gidebilirsiniz:
1, 8, 19, 25, 38, 55, 98, 242 (New Oxford
Street durağı)
10, 14, 24, 29, 73, 134, 390 (Tottenham Court
Road durağı)
59, 68, X68, 91, 168, 188 (Southampton Row
durağı)
Galeriye giriş ücretsizdir.
Pazartesi-Pazar: 10:00 – 17:30
Cuma: 20:30’a kadar açık.
Detaylı bilgi için www.britishmuseum.org
adresini ziyaret edebilirsiniz.
Adres: Great Russell Street, London, WC1B 3DG
Kaynak: wikipedia
Kaynak: wikipedia
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder