30 Eylül 2017 Cumartesi

British Museum



Düşünün ki, tüm dünya tarihi hakkında okuyarak ve izleyerek öğrendiğiniz her şeye, bir de kendi gözünüzle birebir şahit olacaksınız, hem de ücretsiz. Adı her ne kadar Britanya Müzesi olsa da içerisinde Mısır’dan getirilmiş canlı mumyalar, gılgamış tabletlerinden artemis tapınağına kadar dünyanın birçok yerinden binlerce tarihi eser barındırıyor.

Aslında bu müzede insanlığın hikayesini buluyorsunuz ve bu dünya insanlığı hikayelerine hakkını vererek gezmek isterseniz günlerinizi ayırmanız gerekiyor.

Genel Bakış
British Müzesi İngiltere’nin en büyük ve en özel müzesi olma ünvanına sahip. Russell square’da, Great Russel Street adlı sokakta, ücretsiz olarak hizmet vermekte olan bu müzede tüm dünya tarihinin özetine gözlerinizle şahit oluyorsunuz.

Öncelikle müze girişinde sizi güvenlikler karşılıyor, yoğun bir güvenlik aramasından geçtikten sonra müzenin bahçesine varıyorsunuz. Bahçede müzeye ait bir kafe mevcut, burada sıcak-soğuk içecek ve aperatif bulma şansınız var, ama karnınız açsa müzenin içerisinde lüks sayılabilecek bir restorantı da var.

Müzeyi hafta içi ziyaret etmemize rağmen bir hayli kalabalıktı. En fazla ziyareti okullardan aldığı aşikar, etrafınızda grup halinde dolaşan miniklerin meraklı bakışlarını görünce ister istemez mutlu oluyorsunuz.
Müzenin en ünlü yapıtları arasında, bizim kendi toprağımız Bodrum’da bulunan ve antik çağlarda dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Kral Mausolos’un mezarına ait kabartmalar, heykeller ve bazı mimari parçalar bulunuyor. Bu anıtın bir parçası da Türkiye’de kalmayı başarmış ve Bodrum’daki Mozole Müzesinde sergileniyor. Diğer ünlü yapıtları ise, Mısır hiyerogliflerinin Reşit Taşı, Asurbanıpal'ın Ninova'daki sarayından gelme Asur kabartmaları, Sutton Hoo Gemi Mezarlığı, tunç ve fil dişinden Afrika heykelcikleri olduğu söylenebilir.

Ayrıca müzede, Amithabba budasını, mumyalanmış insan, kedi ve bir çok farklı hayvanı, Mildenhall hazinesini, Fundalıktaki Koç heykelini, Portland’daki vazoyu, Parthenon Heykellerini gorebilirsiniz.
Bazı bölümlerde eserlerin yerinde küçük notlar mevcut, notlarda eserin kısa süreliğine bir okulun dersine konuk olduğu yazıyor.

Müzenin Bölümleri
Müzedeki koleksiyonlar 4 ana bölümde toplanıyor, böylece birçok çeşitteki eserin düzenli olarak sergilenmesi içeride gezerken büyük kolaylık sağlıyor. Antik Çağ yapıtları, Sikkeler-Madalyalar, Baskılar-Çizimler  ve Etnografi bölümlerinden oluşuyor. Antik çağ bölümü de kendi içinde Mısır, Batı Asya, Antik Yunan ve Antik Roma, Tarih öncesi İngiltere, Ortaçağ ve Doğu yapıtlarından oluşan ayrı ayrı koleksiyonları barındırıyor.
Müzenin giriş katında ziyaretçileri kitap ve koleksiyon mağazaları karşılıyor. Bu müzedeki koleksiyon mağazasını diğerlerinden ayıran bir nokta da, içerideki eserlerden özel koleksiyonlar hazırlanması ve belirli zaman aralıklarıyla bu koleksiyonların yenilenmesi. Usb, kalemlik, biblo, çanta aklınıza ne geliyorsa koleksiyonda mevcut.







































Müzenin ilgi çeken bölümlerinden biri Sıkkeler ve Madalyalar bölümü, bu alanda eski madeni paralar sergileniyor. Çeşitli boyutlar ve şekillerdeki paraları inceleyip günümüzün paraları ile kıyaslama yapabilirsiniz.
Diğer ilgi çeken bölüm ise, Antik Mısır dönemindeki mumyalar, burada bir çok insan ve hayvan mumyası görmeniz mümkün.

Eski Mısırlılar güneşin kedilerin gözlerinden doğup battığına inanırlarmış, zamanla tanrılaştırdıkları bu sevimli hayvanları öldürmenin cezası da idammış ve durum böyle olunca ölümden sonraki yaşama ölen kedilerin vücutlarının da bozulmadan saklanması için  mumyalamaya başlamışlar.

Rosetta Taşı 200 yıldır bu müzede sergileniyor ve tüm Mısır koleksiyonu içinde en fazla ziyaret edilen eserlerden biri. Rosetta taşı, Mısır'da kale yapımındaki bir kazı sırasında rastlantı eseri bir Fransız askeri tarafından bulunmuş, belli başlı üç Mısır tapınağına gönderilmek amacıyla ve üç dilde yazılmış. Bu diller: Demotik (Mısır'da halkın kullandığı dil), Hiyeroglif ve Antik Yunancadır. Böylece Mısır halkı ile Mısır asilleri ve Yunanlar bu antlaşmayı rahatlıkla okuyabilmişlerdir. Yüzyıllar boyunca çözülemeyen hiyeroglif, Napolyon'un 1798 yılındaki seferi ile bulunan bu taşın yardımıyla çözülmüştür. Ağırlığı 760 kg dan daha fazla olan bu taş granit ya da siyah bazalttan yapılmıştır.







Eski Mısır’da cenin pozisyonunda gömülen ve şuanda British Müzesinde sergilenen ‘doğal mumya’ arkeolojik buluntular arasında en çok dikkat çekenler arasında çünkü hala saçları duruyor ve vücudu çokta deforme olmamış durumda. Bilim adamları buna şu şekilde açıklık getiriyor, bozulmaması için derisine veya deri altı bölümlerine o dönemki uzmanlar tarafından hiçbir kimyasal maddenin sürülmediğini, bütün iç organlarının kendi doğal yoluyla kuruyarak yerli yerinde olduğunu belirtirken bunun iklim koşullarının uygun olduğu her bölgede gerçekleşebileceği bilgisini veriyorlar. Peki nedir bu iklim koşulları derseniz şöyle ki, yeni ölmüş birini fazla vakit kaybetmeden kuru çöl kumlarında açılmış bir mezara yerleştirip aynı kumlarla sıkıca kapatıyorlar ve böylece vücuttaki sıvılar yüksek sıcaklıkla buharlaşıyor ve ceset bir tür fosile dönüşüyor. Benzer doğal mumyalara Mısır’ın birçok çöllük bölgesinde rastalamanın mümkün olmasının yanı sıra Peru’nun Nazca ovasında da rastlaniyormuş.

İlk saatler kaybolarak,  ne nerede diye müzenin planını anlamaya çalışarak geçiyor, onun için acele etmeyeeğiniz bir günü tercih edin.

Müzenin tamamını anlatmak maalesefki mümkün değil, sayısız eser ve her eserin farklı hikayesi var, iyi bir kahvaltı yapın ve erkenden müzeye gidin, gitmeden belki küçük çaplı bir araştırma yapıp ilginizi çeken bölümlerin notunu alıp öncelikle onları gezerek başlayabilirsiniz bu serüvene.

Tarihi Bilgiler
Antik Çağ yapıtları ve etnografya koleksiyonlarını barındıran British Müzesi, hekim ve doğabilimci olarak bilinen Hans Sloane’un vefatının ardından biriktirmiş olduğu kitaplar, doğa tarihi nesneleri ve el yazması koleksiyonunun hükümet tarafından koruma altına almak amacıyla, bir binaya ihtiyaç duyuluyor ve bu vesileyle 1753 yılında kuruluyor.

Sonrasında, bu koleksiyona İngiltere kontlarının bırakmış olduğu bazı miraslar ekleniyor ve Büyük Britanya Kralı II. George’un krallık kütüphanesini armağan etmesiyle, 1759 yılında Bloomsbury'deki Montagu House'da halka açılıyor.

19. yüzyıl itibarı ile arkeolojiye ilgi artınca, British Müzesi dünyadan tarihi eserleri satın almaya başlıyor ve bunun yanı sıra bazı ülkelerden eserler armağan ediliyor. Müze bir süre sonra Antik Çağ ile ilgili inanılmaz değerli yapıtlara sahip oluyor. III. George’un kütüphanesinin de koleksiyona katılmasıyla yer sıkıntısı yaşanmaya başlanıyor ve bazı eserler farklı binalara taşınarak sergilenmeye devam ediyor.

Birçok kişi tarafından, müzedeki eserlerin çalıntı olduğu konuşulsa da, bunların dünya mirası olduğunu düşünürsek, hepimizin sahip çıkması gerekiyor.  insanlık için koruma altına alınmış bu eserler ücretsiz olarak sergileniyor, tabi her ne kadar insanların görmek için yollarının İngiltere’ye düşmesi gerekse de.

Nasıl Gidilir?
Metro 
Northen Line ile Tottenham Court Road ya da Piccadilly Line ile Holborn istasyonunda inerek British Musuem’a ulaşabilirsiniz.

Aşağıdaki otobüs hatlarını kullanarak British Musuem’a gidebilirsiniz:
1, 8, 19, 25, 38, 55, 98, 242 (New Oxford Street durağı)
10, 14, 24, 29, 73, 134, 390 (Tottenham Court Road durağı)
59, 68, X68, 91, 168, 188 (Southampton Row durağı)

Galeriye giriş ücretsizdir.
Pazartesi-Pazar: 10:00 – 17:30
Cuma: 20:30’a kadar açık.

Detaylı bilgi için www.britishmuseum.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

Adres: Great Russell Street, London, WC1B 3DG

Kaynak: wikipedia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder